BASINA KAMUOYUNA
Seçimler demokrasilerin bayramı olup yakın bir zamanda geçirdiğimiz süreçte ise bu bayramın yine hukuk eli ile katledildiğini ve bu katli yapanın da Seçim Hukukunun en tepesindeki kurum olan YSK’nın bizzat kendisi olduğunu üzülerek gördük ve yaşadık.
Seçim Hukukunda süreler ve itirazlar açıkça belirlenmiştir. İşin esasında seçim hukukunun temelinde bu süreler kafalarda soru işaretlerinin kalmaması için getirilmiş kesin ve uyulması gereken kurallardır. Dünyanın hiçbir demokrasisinde ve hukukunda seçimlerde somut olmayan gerekçeler ile yapılacak itirazların kabulü mümkün değildir. Ancak 31 mart seçimlerinde üzülerek gördük ki Yüksek Seçim Kurulu kendi vermiş olduğu içtihatları dahi görmezden gelerek hukuki olmaktan uzak ve toplumsal vicdanı yaralayan bir çok karara imza atmış ve nihayetinde son olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimin iptali ve yeni bir seçim yapılması kararını tüm hukuk kurallarını yok sayarak tesis etmiştir. Yüksek Seçim Kurulu almış olduğu bu karar ile Türk Demokrasi ve Hukuk Tarihine ismini kara harfler ile yazdırmıştır.
Anayasamız, tüm seçim mevzuatımız sandık kurul ve başkanlarının nasıl belirleneceğini açıkça ortaya koyduğu gibi bu kurulların oluşumuna yapılacak itirazların da yolunu ve usulünü açıkça göstermiş, düzenlemiştir. 298 sayılı Seçim Kanununda sandık kurulu başkanı ve bir üyenin kamu görevlisi olması kuralı getirilmekle birlikte bunun mümkün olmadığı hallerde sandık kurullarının teşkilinin usule uygun olacağı kabul edilmiştir. Bu durum dahi Yüksek Seçim kurulunun ana gerekçesinde yer alan ‘ kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususunda seçim sonuçlarına müessir olması’ gerekçesi ile 31.03.2019 tarihinde yapılan İstanbul Büyükşehir Başkanlığı seçimlerinin iptali ile yenilenmesi yönündeki kararın tam kanunsuz bir karar olduğunu açıkça göstermektedir. Kaldı ki alınan kararda usulsüz oluşturulduğu iddia edilen kurulların seçmen iradesini ve seçim sonuçlarını ne şekilde etkilediği yönünde bir izahın görülmediği açıktır. Yüksek Seçim Kurulunun aynı seçim sürecinde Bursa’nın Mustafa Kemal Paşa ilçesinde ise tam aksi yönde karar verdiğini gördük ki bu durum dahi YSK’nın aldığı kararın hukuki olmaktan ziyade siyasi olduğunu göstermektedir. Ve yine 31 Mart yerel seçimlerinde yapılan oylamada aynı zarf içerisinde ilçe belediye başkanlığı, belediye meclisleri, muhtarlıklar ile ilgili oylamaların geçerli sayılıp Büyük Şehir Belediye Başkanlığı Seçiminin geçersiz olduğu yönünde verilen kararın hiç bir izahının olamayacağı aşikardır.
Kırklareli Barosu olarak Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir’ sözünü bir kez daha haykırıyoruz. Bu doğrultuda seçim sürecinde seçmenlerin iradesinin sağlıklı bir şekilde yansıtılmasının güvenliğinden sorumlu bir kurulun temel ilkelerinin bağımsız ve tarafsızlık olması gerekirken bunları unutup birilerinin siyasi telkinleri doğrultuda kararlar tesis etmesi hukuk ve demokrasi tarihimizde bir kara leke olarak kalacaktır. Hak, Hukuk ve Adalet için mücadelenin neferi olan biz Avukatlar hukukun çiğnenmesine, demokrasimizin ilga edilmesine izin vermeyeceğiz. Halkın iradesine seçim hukukundaki en üst mercii tarafından yapılan bu hukuksuz müdahalenin ülkemizin demokrasisi ve toplumsal barışı üzerinde telafisi imkansız zararlar bırakacağı aşikardır. YSK’yı her türlü siyasi etkiden ırak olmaya, bir hukukçuda bulunması gereken en temel ilkelerden olan bağımsız ve tarafsızlık ilkelerine sahip çıkmaya davet ediyoruz.
YSK’nın bu kararının tarihimizde KARA BİR LEKE olarak yerini alacağının altını bir kez daha kalın harflerle çiziyoruz. Açıklamamız bu hukuksuzlukları haykırmak olup amacımız ise tüm bu hukuksuzluklara karşı bir gün herkesin ihtiyacı olacak hukuk ve adalet temelli demokrasiyi sonuna kadar savunmaya devam etmektir. Bu minvalde Hukukun Üstünlüğü ve Hukuk Devleti kavramları ile bağdaşmayan aynı zamanda Demokrasiye vurulan darbe niteliğindeki bu karar karşısında halkımızı 23.06.2019 tarihli seçimlerde demokratik haklarına sahip çıkmaya , oy kullanmaya davet ediyoruz.
KIRKLARELİ BARO BAŞKANLIĞI