İnsanlık tarihi boyunca yaşanan göç dalgaları coğrafyamızın acı kaderi olmuş ve bulunduğumuz konum itibariyle de bu göçlerin getirdiği sorumluluğun en ağır yükünü, tüm kurumlarıyla birlikte, taşımak zorunda kalan maalesef yine ülkemiz olmuştur. İşte tam da bu sebeple, bulunduğumuz coğrafyanın tüm sıkıntılarına ve zorluğuna rağmen; mültecilerin yaşadıkları ayrımcılıklar karşısında sonuna kadar mücadele etmek insanlık tarihinin bizlere yüklediği en kutsal görevlerden biri olmuş ve olmaya da devam etmektedir.
Bu çerçevede yakın zamanda ülkemizden Yunanistan Devleti topraklarına geçen göçmen ve sığınmacıların herhangi bir ayrıma tabi tutulmadan büyük bir şiddete maruz bırakıldıklarını, Türkiye sınırına geri itildiklerini ve sonuç olarak 02/02/2022 tarihinde 12 insanın donarak can verdiğini üzülerek öğrenmiş bulunmaktayız. Yunanistan'ın geri itme eylemleri sırasında uyguladığı devlet şiddetinin sistematik bir hal aldığı ve bu durumun en basit tabiri ile Avrupa Birliği İnsancıl Hukukunu ortadan kaldırdığı aşikardır. Göç akınlarının devam etmekte olduğu dünyamızda, tüm devletlerin insan haklarını gözetmek noktasında sorumlu olduğu tartışmasızdır. Bu alanda esas olanın ülkeler arası dayanışma ve tüm mültecilere karşı istisnasız insancıl hukukun uygulanması olduğu da açıktır. Yunanistan Devleti, uluslararası sözleşmeleri yok sayarak ve en temel insan hakları kurallarını ihlal ederek istinasız tüm mültecilere insanlık dışı muamelelerle onları geri itme şeklindeki uygulamasını artık sistematik olarak bir devlet politikası haline getirmiş ve neticede bu politikanın sonucu olarak ne yazık ki 12 insan acı bir şekilde donarak can vermiştir.