BASINA VE KAMUOYUNA
Kamuoyunda “evlilik affı” olarak bilinen cinsel istismara uğrayan çocukların istirmar edenle evlenmesi halinde, ceza verilmemesi şeklindeki düzenleme siyasi iktidar tarafından, haklı toplumsal tepki sebebiyle daha önce geri çekilmiş iken yeniden Türkiye’nin gündemine taşınmak istenmektedir
Çocuklar söz konusu olduğunda devletlerin ödevi; çocuğu her tür suistimale, ihmale, sömürüye, hak ihlaline karşı korumak ve attığı her adımda çocuğun üstün yararı ilkesini gözetmektir. Bu yolda temel rehber Evrensel hukuk normları ve uluslararası sözleşmelerdir.
Ülkemizce kabul edilen ve onaylanan, dolayısıyla Anayasamızın 90. Maddesi gereğince iç hukuk kurallarımızın üzerinde bağlayıcılığı olan, başta Çocuk Hakları Sözleşmesi, Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi, İstanbul Anlaşması olmak üzere uluslararası anlaşmaları ve yasaları hiçe sayarak; çocuğun vücut bütünlüğüne, cinsel dokunulmazlığına, manevi gelişimine, geleceğine el uzatan, çocukların tüm hayatlarını onları istismar eden suçluların ipoteği altına alan düzenlemeler hiçbir gerekçeyle kabul edilemez. Bu tür düzenlemeler, bir yandan çocukların temel haklarını ihlal ederken, diğer yandan da kadının statüsünü düşürmekte, kadınları eğitimsizlik, yoksulluk, bağımlılık ve şiddetle örülü bir döngüye hapsetmektedir. Kanunlarımıza göre hür iradesi olmadığı kabul edilen çocuk; velisi, vasisi ve hatta Millet Meclisince, evlilik gibi ağır sorumlulukları olan bir kuruma mecbur bırakılmakta ve bu durum modern anlamda köleliğin dayatılması anlamına gelmektedir. Bu nedenle, çocuğun istismarını meşrulaştıran, teşvik eden, özendiren ‘evlilik affı’na ilişkin düzenleme çağ dışıdır, hukuk dışıdır ve kabul edilemez.
Çocukların çocukluklarını yaşayamadıkları, sağlıklı maddi ve manevi gelişimlerini gözetmeyen, eğitim hayatlarını ve geleceklerini koruyamayan hiçbir çözüm hukuki ve vicdani değildir. Bu hususta, çocukların üstün yararının gözetildiği, çocuklara ve ailelerine yönelik her tür rehberlik hizmetinin aktif hale getirildiği tedbirler, yasal düzenlemelerle hayata geçirilmelidir. Akran çocuklar arasında vuku bulmuş ilişkilerde bile olsa evlilik bir çözüm olarak dayatılamaz.
Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği tarafından düzenlenen raporda da vurgulandığı üzere; “çocuğun fail veya mağdur olduğu durumlarda korunması, iyileştirilmesi, durumuna uygun müdahalenin planlanması gerekir. Bu yönde yapılacak çalışmaların fail ile mağdur arasında evlenmenin gerçekleşmesine bağlanması doğru olmayacaktır. Cinsel dokunulmazlığa karşı suçun tarafları hakkında uygulanacak yaptırım veya tedbirlerin aralarında evlenme olmasına veya olmamasına bağlanması, yapılacak evlenmenin özgür iradeye bağlı olmasına engel olacaktır. Bu şekilde yapılacak evlenmenin olumlu sonuç vermeyeceği, gerek evliliğin tarafları gerek bu tarafların yakınları ve gerekse de doğacak çocuklar bakımından sonraki kuşakları etkileyecek önemli sorunlara yol açabileceği unutulmamalıdır.”
İstismarı bir kere affetmek; tekrarlarına sebep olacak, istisna olduğu iddia edilen düzenleme asıl hale gelecek, henüz 12 yaşındaki oyun çağı çocuklarının kendi çocuklarına bakmak zorunda kalmalarına yol açacaktır. Ülkemizdeki tüm çocukların hayatlarından sorumlu olduğumuz bilinciyle hareket ederek, yitip giden sağlıksız nesiller yetişmesine, çocuklarımızın hayatlarının çalınmasına engel olmak hepimizin görevidir.
Tartışmaya açılan düzenleme, çocuk ve kadın haklarına ilişkin tüm ulusal ve uluslararası mevzuatın ruhuna aykırı olmakla birlikte, Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesinin “Taraflar bu Sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.” hükmünü içeren 48. Maddesine de açıkça aykırıdır. Zira önerilen düzenleme tam da Sözleşmenin yasakladığı alternatif çözüm yoludur.
Barolar olarak, çocuğa ve kadına yönelik şiddeti körükleyen, çocuk istismarı suçunu meşru hale getiren evlilik affı gibi hukuk dışı uygulamalara ilişkin söylemlerin ülke gündeminden derhal kaldırılması, bu hususta sorumlu bir hukuk politikası izlenmesi gereğini önemle vurguluyoruz. Bununla birlikte çocuk ve ülke yararına bir düzenleme yapabilmek üzere disiplinler arası bir tartışma ortamı sağlamak için gerekli organizasyona hazır olduğumuzun bilinmesini istiyoruz. Bu hassasiyetimizi kamuoyuyla paylaşır sesimize katılmalarını dileriz.
Saygılarımızla.
Adana Barosu
Ankara Barosu
Antalya Barosu
Batman Barosu
Burdur Barosu
Bursa Barosu
Diyarbakır Barosu
Gaziantep Barosu
Hatay Barosu
Iğdır Barosu
İzmir Barosu
Kırklareli Barosu
Kocaeli Barosu
Muğla Barosu
Van Barosu