ÇOCUKLARIN CİNSEL İSTİSMARINA YOL AÇACAK HİÇBİR GÖRÜŞ, AÇIKLAMA SAVUNULAMAZ
Devletin temel sorumluluklarından en önemlisi çocukların her türlü istismara karşı korunmasını sağlamak bu konuda gerekli koruyucu mekanizmaları kurmak kadar bunlara işlevsellik de kazandırmaktır. Yine sosyal hukuk devleti, çocukların sosyal ortamda rahatça gelişimini sağlayıcı tedbirleri almakla yükümlü dür. Çocukların istismarı çağımızın büyük bir hastalığı olup zaman içerisinde bu hastalıkla mücadelede çok yol alınmıştır. Özellikle devlet kurumlarının ve sivil toplum örgütlerinin çocukların istismarının önlenmesi amaçlı yoğun çalışmaları sonucu halkın bilinçlenmesi çocuğun istismarında sosyal anlamda ileri bir aşamaya geçmemizi sağlamıştır. Buradan da görüleceği üzere Devlet Kurumları, çocuğun istismarının önüne geçilmesi mücadelesinde çok önemli bir anahtar görev gördüğü tartışmasızdır. Halkın bilinçlenmesi kamuoyunun bu konuda gerçek ve doğru bilgiye ulaşabilmesi açısından özellikle yasalarla görevli kişi ve kurumların istismara yol açacak her türlü düşünce görüş ve bilgi paylaşımının önüne geçilmesi gerektiği aşikardır.
Diyanet İşleri Başkanlığı Devletimizin önemli bir kurumu olup resmi internet sitesinde Dini Kavramlar Sözlüğünde yer alan "İslâm hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir" ifadelerinden yola çıkılarak, nikahın tanımında “buluğ çağına ermiş kızların da evlenebilecekleri hatta kız çocuğunun velisi olmaksızın kendisinin nikahlanabileceği” şeklindeki tanımlamaların yer almış olması kamuoyu tarafından kaygı verici ve kabul edilemez niteliktedir. Bu durum yine aynı kurumun bugüne kadar küçük yaşta evliliklere icazet vermedik beyanları ile de çelişmekte ve toplumda derin yaralar açılmasına, özellikle de çocukların istismarının önüne geçilmesi amacı ile yapılan mücadeleye büyük bir darbe vurduğu açıktır. Bu nikah tanımı hiçbir şekilde kabul edilemez ve ‘ iyi niyet’ mefhumu ile de izah edilemez!
Diyanet İşleri Başkanlığının cinsel istismara zemin hazırlayan bu açıklamalarından sonra kamuoyundan gelen tepkiler üzerine yazılı bir açıklamayla konu yalanlanmış fakat Dini Kavramlar Sözlüğünde yer alan ilgili kısımlara ilişkin ‘nikah tanımı’ ısrarlı bir şekilde korunmaya son ana kadar devam edilmiştir.
Bu tanımlamalar Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi olmak üzere ülkemizin taraf olduğu sözleşmelere aykırıdır. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin madde 19/1 gereğince “ bu sözleşmeye taraf devletler , çocuğun ana-babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suiistimal, ihmal ya da ihmalkar muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için: yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar “ düzenlemesi devletlere çok açık bir yükümlülük getirmiştir.
Yine bu ve buna benzer değerlendirmeler TCK uyarınca açıkça “ suç işlemeye teşvik etmek ve suç işleme kararını kuvvetlendirmek” kapsamında değerlendirilmelidir. Bu nedenle sorumlu olan kişi veya kurum hakkında derhal soruşturma başlatılmalıdır.
Özellikle son dönemdeki Nüfus Hizmetleri Kanunundaki değişiklikler de dikkate alındığında yaşanan tartışmaların tamamı dini referansların toplumsal yaşamda hukuksal şekillenmeye yol açacak biçimde değerlendirildiği kaygısını artırmaktadır.
Bu nedenle taraf olunan BMÇHS uyarınca çocuğun her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için gerekli önlemleri almak zorunda olan yetkililer, kurumun internet sitesinde yer alan “Diyanet Dini Terimler “ sözlüğü üzerinden yapılan bu açıklamaya yol açacak ifadelerin derhal kaldırılması için gereğini yapmalıdır.
KIRKLARELİ BAROSU ÇOCUK HAKLARI KOMİSYONU