İnsan Hakları Komisyonunun İnsan Zararları Mahkemesine İlişkin Görüş ve Önerileri
Tarih: 25.03.2015 | Okunma Sayısı: 2200
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI
ADALET KOMİSYONU BAŞKANLIĞI’NA
 

           Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu Başkanlığı`nın, İnsan Zararları Mahkemeleri’nin kurulmasına dair Kanun teklifi ile adli yargı, idari yargı ve askeri yargı alanına giren kısaca “insan zararları” olarak tabir edilen zararların tazmini için açılacak davaların bu konuda uzman bir özel ihtisas mahkemesi tarafından görülmesi ve bu yolla yargılamanın tüm vatandaşlar için tek elden ve hızlı bir şekilde tatminkar bir şekilde sonuçlanmasının amaçlandığı belirtilmiştir.

1-  Öncelikle insan zararları hususunda özel bir Mahkemenin kurulmak istenmesi, Anayasa ve Uluslararası Sözleşmeler doğrultusunda bireyin temel ve sosyal haklarına verilen önem bakımından umut verici bir adımdır. Teklifte dile getirilen temel bir insan hakkı için farklı farklı yargı yollarının mevcut olmasından ötürü, açılan davaların görev uyuşmazlığı sebebi ile uzun yıllar uyuşmazlık sorunu ile sürdüğü ve adaletin geç tecelli ettiği, yargılamanın uzun sürmesinin de adil yargılanma hakkının ihlali olduğu ve hukuk devleti olarak bu durumun sona erdirilmesi gerektiği isabetli bir yaklaşımdır. Aynı zamanda insanların hak arama özgürlüklerini kullanmalarının usul ve esas yönünden kolaylaştırılması ve bu yönde adil yargılanmanın sağlanması için insan zararları ile ilgili tüm hukuki meselelerin tek bir çatı altında toplanması, insan haklarının korunması ve içtihat birliğinin sağlanması bakımından önemli bir yeniliktir.
2- Ancak öncelikle görev bakımından bu Mahkemenin kapsamına giren hukuki uyuşmazlıkların ve bu hukuki uyuşmazlıklara uygulanacak  usulün tespiti ile uygulama bakımından sıkıntılar doğacaktır. Çünkü Kanun teklifi insan zararları kavramına dar bir yaklaşım getirmektedir. Oysa ki bireyin birey olmasından ötürü doğumla kazandığı temel hak ve özgürlüklerine yönelik her türlü hukuk dışı müdahale ve bunun sonucunda bireyde meydana gelen zarar İnsan Zararıdır.
 

a- 
Dava konusu kuralla, sadece kişinin vücut bütünlüğüne verilen maddi zararlar ile buna bağlı manevi zararların ve ölüm nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmini konusu kapsama alınmakta ve bu tazminat davalarına bakma görevi Asliye Hukuk Mahkemelerine verilmektedir. Buna göre, aynı idari eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlar kapsama alınmadığından, sorumluluk sebebi aynı olsa da bu zararların tazmini davaları idari yargıda görülmeye devam edecek, bu durumda, idarenin aynı yapı içinde aldığı kararın bir bölümünün idari yargıda bir bölümünün adli yargıda görülmesi yargılamanın bütünlüğünü bozacaktır. Ayrıca iki ayrı yargı kolunda görülen davalarda, idarenin sorumluluğu, bu sorumluluğun kapsamı, idarenin tazmin yükümlülüğü konularında farklı sonuçlara neden olabilecektir.
 b-İdare hukukunda uygulanan usul ve esaslar ile Hukuk Mahkemelerinde uygulanan usul ve esaslar birbirlerinden farklıdır.İdare hukukunda var olan hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kavramları, kişilerin gördüğü zararların tazmininde kullanılan ve kişilerin idare karşısında korunma kapsamını genişleten kavramlardır. İdare hukukunda, idarenin hiçbir kusuru olmasa da sosyal risk, terör eylemleri, fedakârlığın denkleştirilmesi gibi kusursuz sorumluluğa ilişkin kavramlara dayanılarak kişilerin uğradığı zararların tazmin edilmesi mümkündür. Özel hukuk alanındaki kusursuz sorumluluk halleri ise belirli konular için düzenlenmiş olup sınırlıdır. İdarenin idare hukuku esaslarına dayanarak tesis ettiği tartışmasız bulunan eylem ve işlemler ile idarenin sorumlu olduğu diğer sebeplerden kaynaklanan zararlara ilişkin davaların idari yargı yerlerinde görülmesi gerektiği kuşkusuzdur. Bu nedenle, yukarıda belirtildiği gibi aynı idari eylem, işlem veya sorumluluk sebebinden kaynaklanan zararların tazminine ilişkin davaların farklı yargı yerlerinde görülmesinde kamu yararı ve haklı neden olduğu söylenemez. 
3-Anayasa Mahkemesi bir kararında; "idari yargının, yani adli yargıdan ayrı ve bağımsız bir idari yargı sisteminin Anayasaca ve idare hukukunca kabul edilmiş olmasının nedeni, kamu hizmetlerinden doğan anlaşmazlıkların yapılarındaki özellikler; bunlara uygulanacak kuralların hukuki ve teknik bir nitelik taşıması; özel hukuk dalı ile idare hukuku arasında büyük bir bünye, esas ve prensip farkının var olması; idari işlemlerin, idare hukuku dalında uzmanlaşmış ve kamu hukuku alanında bilgi ve tecrübe edinmiş hâkimlerce denetlenmesinin zorunlu sayılmış olmasıdır. Adli yargı ile idari yargının birbirinden ayrılmasının temelinde, özel hukukla idare hukukunun ayrı ilke ve kurallara oturmuş bulunmaları; uyuşmazlık alanlarının ve bu uyuşmazlıklara uygulanacak hukuk kurallarının değişik olması yatmaktadır. Gerçekten özel hukuka egemen olan temel ilke, kişiler arasında hak ve menfaat eşitliğinin ve irade hürriyetinin bulunmasıdır. Adli yargının amacı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın hak ve nasafet kurallarına göre çözülerek haksızlığın giderilmesi ve varsa zararın tazmin ettirilmesi olduğu halde idari yargı denetiminin ana ereği, idarenin, idare hukuku alanı ve kanun çerçevesi içinde kalmasını sağlamaktır. " demektedir.
4-Teklif ile sadece bir ihtisas mahkemesi kurulmaktadır. İş bu mahkemenin önüne gelen olaya uygulanacak hukuk normu hususunda herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu durumda mahkeme önüne gelen iş kazasında iş hukuku çerçevesinde, idari eylem söz konusu ise idare hukuku çerçevesinde, haksız fiil ise medeni hukuk ve borçlar hukuku çerçevesinde, trafik kazsı ise trafik mevzuatı çerçevesinde inceleme ve değerlendirme yapacak buna göre karar verecektir. Olayda bir de mecburi yada   ihtiyarı sigorta durumu söz konusu ise sigorta mevzuatlarına da yetkin olmak gerekecektir. Bu durumda teklif ile amaçlanan tek hukuka tabi olma yine mümkün olmayacaktır.
Hukuk sisteminde uygulanacak tüm kurallar ve uygulamalar ışığında , birey ve devlet açısından Avukata olan ihtiyaç hiçbir düzenleme ile sonlanamaz.Avukat hukuk sisteminin sağlıklı ve doğru bir biçimde işlemesi,bireyin hak ihlallerinden doğan zararlarının tazmini ve haklarının savunulması için bir zaruret olup,bireyin hak arama özgürlüğünün teminatı ve vazgeçilmez savunucusudur.Teklif ile yapılacak değişiklik yerine , mevcut mevzuat hükümlerinde bazı değişiklikler yaparak, insanların uğradığı zararlara ilişkin davalarda, şahsi sorumluluk ve tazminat miktarının tespiti hususlarında adli yargı, idari yargı ve askeri yargı için bağlayıcı normlar getirilerek, uygulama birliğinin sağlanmasının vatandaşlar açısından çok faydalı bir uygulama olacağı kanaatindeyiz.12/03/2015
                                                            Kırklareli Barosu İnsan Hakları Komisyon Başkanı
                                                                              Av. Mehmet Cem KENĞER

ETKİNLİK TAKVİMİ

25.11.2024
AV. MÜMÜN NEŞETOĞLU
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.