Kadın Hukuku Komisyonunun Milletvekili Sayın Canan YÜCEER ile yaptığı röportajı
Tarih: 5.12.2016 | Okunma Sayısı: 2669

TEKİRDAĞ MİLLETVEKİLİ CANDAN YÜCEER İLE 5 ARALIK TÜRK KADININA SEÇME VE SEÇİLME HAKKI VERİLMESİNİN ÖNEMİNİ İÇEREN RÖPORTAJIMIZI SUNUYORUZ.  

 

Bugün 5 Aralık “Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı” verilmesinin 82. Yılı.  Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Haklarının Verilmesine dair yasal düzenlemelerin ilki 3. TBMM tarafından 3 Nisan 1930' da kabul edilen bir yasa ile gerçekleştirilmiş ve Türk Kadınına Belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmıştır. 4 Mayıs 1931' de ilk toplantısını yapan IV. TBMM tarafından 26 Ekim 1932' de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı tanınmış; ertesi yıl da, 8 Ekim 1934' de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren bir başka yasa ile kadın-erkek eşitliği alanında bütün haklar, "Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı" nın tanınmasıyla verilmiş oldu. Atatürk hayatta iken yapılan son seçim olan, 1935 yılı seçimlerinde ilk kez seçilme hakkını da kullanan Türk kadını, TBMM' ne onsekiz kadın milletvekili ile girmiştir. Bu onsekiz Türk kadının Yüce Meclisin çalışmalarına ne ölçüde katkıda bulundukları ve kararlarında ne denli etkili oldukları meclis tutanakları ile sabittir. Ayrıca kişisel tutumları da övünç vesilesi ve geleceğe olan inançları kuvvetlendirici mahiyette olmuştur. 

 

Kırklareli Kadın Komisyonu olarak, kadına dair hukuki hakların temelini oluşturan “Seçme ve Seçilme Hakkına” sahip olduğumuz 5 Aralık gününe ve haklarımıza dair bir değerlendirmede bulunmak istedik. Geçtiğimiz 82 yılda Seçme ve Seçilme Hakkına dair bu hak nasıl uygulandı? Atatürk’ün bize sunduğu aşamadan bu yana nerelere geldik?  Bunu seçilmiş bir kadın vekilin gözünden görebilmek için Tekirdağ Milletvekilimiz Dr. Candan Yüceer ile bir röportaj gerçekleştirdik.  

 

Dr. CANDAN YÜCEER      

4 Mayıs 1973’te Malatya Hekimhan’da doğdu. Ankara, Samsun ve Tekirdağ Çerkezköy’de Sağlık Bakanlığı kadrosunda hekim olarak çalıştı. İşyeri hekimi olarak görev yaptı. Çerkezköy CUMOK Kurucu Başkanlığı, Türkiye CUMOK Yönetim Kurulu Üyeliği, Çerkezköy Atatürkçü Düşünce Derneği üyeliği ve yöneticiliği, Kadınlar El Ele Derneği üyeliği, Tabip Odası üyeliği görevlerini üstlendi.  

24. Dönemde Tekirdağ Milletvekili seçildi. CHP Kadın ve Çocuk Hakları İzleme ve İnceleme Komisyonu Başkanı ve CHP Parti Meclisi Üyesidir. Yüceer, evli ve 2 çocuk annesidir.  

                                                                                                                              


Sayın Vekilim biz kadınlar için anlam ve önemi oldukça büyük böyle bir güne dair düşünce ve görüşlerinizi bizlerle paylaşmayı kabul ettiğiniz için şimdiden teşekkür ederiz.  

1-Sizce Kadınlara Seçme ve Seçilme hakkı verilmesi hayatımızda neleri değiştirdi?

 

Öncelikle bu hakkın verilmesiyle bir niyet ortaya konulmuştur. Türkiye’yi çağdaş ve eşit yurttaşlık temelinde yeniden kurma niyetidir bu. Daha önceden eğitimde, mirasta, toplumsal alanda ve hukuk önünde eşit olmayan kadınların Cumhuriyet nezdinde eşit görüldüğü ortaya konuldu. O dönem için hakikaten muazzam bir devrim. Dinin ve geleneğin etkisiyle ikinci sınıf görülen kadının eşitliğini sağlamak açısından gerçek bir devrimdir. Her ne kadar Kadınlara 1930’da belediye seçimlerinde, 1934’de de milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı verildiyse de Atatürk bu niyetini 1920’lerin başında ortaya koymuştu. Kafasındaki Cumhuriyet fikrinin olmazsa olmazı eşit yurttaşlık, laiklik ve kadın erkek eşitliği idi.

Düşünün bir; Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun üzerinden henüz 12 yıl geçmişken, yalnızca zamanın Türkiyesi için değil, batısıyla doğusuyla tüm dünya için devrimci bir adım atılmış ve kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanımış. Türkiye’de kadınlar milletvekili sıralarına oturup kendi kaderleri hakkında söz sahibi olurlarken, Avrupa’da pek çok ülkede böyle bir şey söz konusu bile değildi. Toplumsal alanda çok şey değişmemiş olabilir. Zihniyet yapıları o kadar kolay değişmezler çünkü. Ama atılan bu ilerici ve öncü adımla kadınların toplum içinde eşit haklara sahip yurttaşlar oldukları tescil edilmiştir. Bu laik devlet anlayışının ayrılmaz bir parçasıdır.

O gün bu adımlar atılmasaydı, kadın erkek eşitliği tasavvuru ile laiklik olmasaydı bugün nerede olacağımızı görmek için Ortadoğu’ya bakmak yeterlidir diye düşünüyorum.

 

2-Kadınların meclisteki temsil oranı 1935 yılında % 4,5 iken bu sayı 2002 seçimlerinde %4,4 lere gerilemiş, son seçimlerde ise % 13 oranına yükselmiştir. Son yıllarda vitrin oluşturma amacının bir yansıması olarak bu oranın arttığını görmekteyiz. 80 yılda fazla bir ilerleme kaydedilmemiş görünüyor. Yerel yönetimlerde ise bu sayı daha da vahim. Kadınların Belediye meclisleri ve Belediye Başkanlığı düzeyindeki temsil oranı  % 1 oranında ne yazık ki. Mevcut seçim sisteminin özellikle “seçilme hakkına” yönelik etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Yalnızca seçilmişler açısından sıkıntı var demek eksik kalır. Kadınlar bürokrasi içinde de çok düşük oranlarla kendilerine yer bulabiliyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam şef ve üzeri pozisyonda yer alan kadın oranı yüzde dokuz. Yani üst düzey bürokrasi de dokuz erkeğe karşı bir kadın var. Düşünün 81 il var ve kadın vali sayısı üç. Bunlar aslında iktidarın bakış açısını da ortaya koyan oranlar.

Mevcut Seçim sistemi kadınların tam olarak aleyhine diyemeyiz ama toplumdaki politika algısı erkekler lehine bir durum yaratıyor. Toplumun genelinde siyaset erkek işidir gibi çarpık ve yanlış bir algı var. Değiştirmemiz gereken en olumsuz algı bu. Toplumun bazı kesimlerinde kadınlar politikaya tamamen ilgisiz. İlgili olanların da çok mücadele etmesi gerekiyor. Kişisel inancım kota uygulamasının seçim sistemine yerleştirilmesinin çok olumlu sonuçlar doğuracağı yönünde. 2012’de CHP kadın kotasını koyduktan sonra CHP’li kadınların politikaya ilgisinin arttığını gördüm. Yalnızca ilgi artmadı mücadeleye katılımları da arttı. Bu da bana fırsat yaratıldığında kadınların da iyi politikacı olduğunu gösterdi. Ama toplumun geneli için en önemlisi bazı zihniyet kalıplarının değişmesi. Kadınların yalnızca iyi eş, iyi anne, iyi ev kadını olacakları algısının kırılması gerekiyor. Kadınlar her şeyi iyi yapabilirler. İş kadınlığını da, politikayı da, bilimsel çalışmaları da. Yeter ki gölge edilmesin, yeter ki önüne engeller çıkarılmasın.

 

3-Kadın milletvekili olmanın avantajları var mı? Yoksa daha çok dezavantajlarını mı yaşıyorsunuz? 

 

Cumhuriyet Halk Partisi içinde hiçbir dezavantaj veya sorun yaşamadım. Ama Mecliste kadınları eve hapsetmeye çalışan bir zihniyetle bir kadın milletvekili olarak mücadele etmek çok kolay değil. Burada sorun genel olarak kadınlara bakış açısının sağlıksızlığından kaynaklanıyor. Bu zihniyet farklılığı, anlayış farklılığı sıkıntı yaratıyor. Bizim kişilerle değil, ülkede kadınları ve kadınların yaşadığı sorunları görmezden gelme eğilimiyle çatışmamız var. Yoksa kişisel olarak herhangi bir sorun yaşamadım. Tabii ki çok yoğun mesaiden kaynaklı sıkıntılar oluyor. Çünkü politika tam zamanlı bir çalışma gerektiriyor. Bazen gece çok geç saatlere kadar çalışıyoruz. Her kanun görüşmesi için önceden hazırlık yapmak gerekiyor. Genel kurul dışında komisyon toplantıları da ayrı hazırlık gerektiriyor. Doğal olarak biraz yıpratıcı oluyor. Ama bunlar yalnızca kadın milletvekillerinin değil tüm muhalefet milletvekillerinin yaşadığı sorunlar.

Kendi partim adına konuşabilirim Kadın milletvekili olmanın sağladığı bir avantaj yok. Başka partilerde nasıl avantajlar veya dezavantajlar yarattığını söylemek bana düşmez kanımca.

 

4-Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkı birçok ülkeden erken tanınmış olmasına rağmen siyasette kadın temsilinde geri kalmamızın nedenleri sizce neler?

 

Bu hak tanındı tanınmasına ama gerçekçi olmak gerekirse İngiltere ve Amerika’da olduğu gibi uzun bir mücadelenin sonunda olmadı. Kadınlara bu hak sunuldu. Cumhuriyet, devrimleri ile birlikte düşünüldüğünde modernleştirmeci bir karakter taşır. Toplumun dinamikleri ise devrimlerle aynı hızda ilerlemez. Hatta çoğu zaman direnç gösterir. Bu hak tanındığı zaman ve sonraki dönemlerde toplumun gelişmişliği ile okuryazarlık oranı ile köylü ve kentli nüfus dengesi ile kadınların ne kadarının çalıştığı ile ilişkilidir bu durum. Toplumsal alanda kadın erkek eşitliğini sağlamak, hatta bu eşitliğe yaklaşmak bile mümkün olmayınca bu hakkın kullanımı da eksik kalıyor doğal olarak.

1950’li yıllardan sonra devlet yönetimi laiklik konusunda daha az hassasiyet göstermeye başladı modernleştirmeci karakteri de sekteye uğradı. Cumhuriyet ilk yıllarındaki devrimler sürdürülemedi veya sürdürülmek istenmedi. Bunun da çok fazla etken olduğunu düşünüyorum.

1970 ve 80’lerden sonra dünyada kadın hareketi önemli bir ivme kazandı. Ama Türkiye’de siyasi temsil anlamında aman aman bir ilerleme olmadı. Talihsizliğimiz hep muhafazakar zihniyetin iktidarda olmasıdır. İlerlemeci olmadığı gibi muhafazakar, dinsel, geleneksel bakış açısının sürekli yeniden üretildiği bir siyasi iklimde pek tabii ki kadın hakları da, siyasette kadın temsili de geri planda kalıyor ve olumsuzluklar artarak büyüyor.

 

5-Mevcut Anayasa değişikliği ve Başkanlık sistemi modelinin kadınların siyasette temsiliyetini etkileyeceğini düşünüyor musunuz?

 

Başkanlık sisteminin topluma bir hayır getireceğini düşünmüyorum ki kadınlara hayrı dokunsun. Hele ki otoriter bir yapıya evrilmesi kaçınılmaz olan bir başkanlık anlayışının kadın haklarına ağır bir darbe vuracağı kanısındayım. Tehlike cidden büyüktür. Yalnızca bir yönetim sisteminin değişmesinin çok ötesinde sonuçlar doğuracaktır. Hele ki kadın erkek eşitliğine inanmıyorum diyen bir kişinin başkan olduğu koşulu düşünmek bile istemiyorum.

Yalnızca kadınların değil, toplumsal alanda tüm dezavantajlı kesimlerin hakları ancak demokratik bir yönetim altında korunabilir ve geliştirilebilir. Bu nedenle bizler için, kadınlar için demokrasi vazgeçilmezdir. Demokrasinin uygulanmadığı veya eksik demokrasi ile yönetilen ülkelerde de kadınların dezavantajlı durumu kalıcılaşmakta veya pekişmektedir. Yani Demokrasi ve kadın hakları arasında doğrudan bir ilişki vardır. Kadın temsilini de bundan ayrı düşünemem.

 

6-Kadınların “Seçilme Hakkı” bulunmasına rağmen geçen 80 yılda bir ilerleme görmemekteyiz. Peki “Seçme Hakkı” konusunda ülkemizde kadın seçmenin iradesinin doğrudan doğruya sandığa ya da temsiliyete yansıdığını düşünüyor musunuz?

 

Düşünmüyorum açıkçası. Yalnızca kadınlar açısından da değil tüm vatandaşlar açısından seçmen iradesinin doğru yansıyabildiğini düşünmüyorum. Seçme hakkı yalnızca bir oy verme anlayışı değildir ve olmamalıdır. Vatandaşların her beş yılda bir sandık başına gidip iktidarı belirlediği durum olsa olsa seçim demokrasisidir. Oysa demokrasi yalnızca seçim değildir, bundan öte bir durumu ifade etmektedir. Denetlenebilirliğin, çoğunlukçuluğun değil çoğulculuğun geçerli olduğu bir sistemdir demokrasi. Şeffaflık arayışından tutun yurttaşlık algısına kadar çok boyutludur. İnsan hakları boyutu vardır. Hukukun üstünlüğü boyutu vardır. Kuvvetler ayrılığı boyutu vardır. Basın özgürlüğü boyutu vardır. Şimdi basın özgürlüğü yoksa, medya tek elde toplanmışsa kendinizi nasıl anlatacak ve nasıl oy isteyeceksiniz. Bu koşulda yapılmış bir seçimin seçmen iradesini yansıttığı söylenebilir mi? Düşünceyi ifade özgürlüğünü ele alalım. İnsanların düşüncelerini ortaya koyamadığı, muhalefetin baskılandığı bir sistemde seçmen iradesinden söz edilebilir mi?  Sabah akşam iktidarın temsilcilerinin yok şu açılış, yok bu toplantı diye her an televizyonda olduğu ve muhalefete hiç yer verilmiyorsa burada demokrasiden söz edilebilir mi? Seçmen iradesinin doğru yansıyabilmesi mümkün müdür?

Toplumun gözünün içine baka baka yalan söylüyorlar doğrusu budur diyecek, Doğruları anlatacak bir mecra yok ne yazık ki, yolsuzluk yapılıyor siz bunu kimseye iletemiyorsunuz. Adaletsizlik diz boyu bunu anlatamıyorsunuz. Kadın hakları çiğneniyor bunu gündeme getiremiyorsunuz. İşte bu yüzden demokrasi ekmek gibidir, su gibidir diyoruz.

 

 

Sayın Vekilim; Kadın hakları konusunda verdiğiniz mücadeleyi devam ettireceğinize dair inancımızı her zaman koruyacağız. Bu röportaj için Kırklareli Kadın Komisyonuna verdiğiniz destek için çok teşekkür ederiz.

           

                                     Kırklareli Barosu 

                                                                     Kadın Hukuku Komisyonu
 

ETKİNLİK TAKVİMİ

24.11.2024
AV. MÜMÜN NEŞETOĞLU
BARO BAŞKANI

© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.